geçenlerde bir kafeye gittim. maksadım oturup kahve içmekti. fakat kafede lisedeki hocamı gördüm. mezun olduktan sonra yani 5 senedir ilk defa görüyordum. hiç değişmemişti fizik olarak. fakat düşünceleri ve tutumu değişti mi diye çok merak ediyordum. çünkü kendisi gayet dikdatör, sinirli, öğrencilerle yüz göz olmayan hatta sevmeyen bir eğitimciydi.
yanına gittim, selam verdim. beni görünce tebessüm etti. masasına buyur etti. şaşırmıştım. konuyu eskilere yani benim dönemimdeki zamanlara getirmiştim. hocam dedim prensipleriniz ve duruşunuz eskisi gibi mi? şaşırdı, nasıl yani dedi. yani dikdatör müsünüz hala diye sordum. evet, eskisinden de sertmiş. yeni nesil daha şımarıkmış. mış mış da mış mış...
bakın hocam diye başladım lafıma... ve şöyle devam ettim;
"hocam, siz eğitimciler alaaddinsiniz. biz öğrenciler ise sihirli lambayız. içimizdeki potansiyel ise lambanın içindeki cindir. alaaddin lambayı yerden yere vurunca, bağırıp çağırınca, küfredince içindeki cini çıkaramaz. ancak o lambayı okşayınca çıkarabilir di mi? siz eğitimciler de biz öğrencilerin içindeki potansiyeli mükemmel bir hassasiyetle dışarı çıkarabilirsiniz ancak. sizin tutumunuz bence yanlış." dedim.
hocam başını kaldırdı ve bana baktı. gözleri sulanmıştı. birkaç saniye gözlerimin içine baktı ve birden bir şamar attı. "sen kimsin de bana ne yapacağımı söylüyorsun hadsiz." deyip kalktı gitti. şerefsiz hesabı da bana kilitledi orası da ayrı mevzu.
neyse sevgili sihirli lambalar. biz en iyisi alaaddinin bizi okşamasını beklemeyelim. ıkınalım da cin çıksın. bu alaaddinlerin çoğunun doğru yöntemi görmeye niyetleri hiç yok...
ironilerini başarılı buldum. güzel yazı =)
YanıtlaSil